Lipoliz

 

Vücutta deri katmanlarının altında cilt altı yağ tabakası vardır. Kilo sorunu olan insanlarda en çok yağ birikimi cilt altında oluşur. Bu bir zayıflatma tekniği değil, vücuda şekil kazandırmak için yapılan bir işlemdir. Derinin altındaki yağın içine ilaçlar enjekte edilir. Yağın kontrollü bir şekilde uzaklaştırılması sağlanır.
Bu yöntem baş, boyun, kol, karın ön duvarı, bel, bacak, diz yanları gibi vücut bölgelerine uygulanabilir. Tedavide Sağlık Bakanlığı'nın izin ve onayını almış, ithal edilen ilaçlar kullanılmaktadır.

Aynı bölgeye uygulanacak iki tedavi arasında 4-8 haftalık bir bekleme süresi olmasında fayda vardır. Bunun sebebi enjeksiyon sonrası vücutta şekillenmenin yara iyileşmesi süresince devam etmesidir. İlaç enjeksiyonunu takiben yağ dokusu parçalanmakta ve bölgesel bir doku hasarı oluşmaktadır. Enjeksiyon yapılan her alanda oluşan bu minik doku hasarları vücut tarafından onarıldığında deride gözlenen net etki derinin daha sıkı ve daha gergin bir hal almasıdır. Bir başka deyişle bu bekleme süresince iyi yönde şekillenme devam etmektedir. Uygulanacak tedaviler arasındaki bekleme sürelerine özen gösterilerek gereksiz ek girişimlerden kaçınılabilir veya istenmeyen aşırı tedavilerin önüne geçilebilir.
Hastaların pek çoğunda uygulanan 3 seans tedaviden sonra istenilen hedefe ulaşılırken, bazılarında bu sayı 6-8 seanslık tedaviye kadar ulaşabilir. Bu farkı belirleyen en önemli etken, tedaviye başlanırken hastadaki mevcut deformite miktarıdır. Deformite fazlaysa; daha yavaş, uzun süren bir düzelme süreci olmakta ve daha fazla sayıda seansa ihtiyaç doğmaktadır. Bu sebeple kimi zaman tedavi süresi 1-1,5 yılı da bulabilmektedir.
Bir seansta uygulanabilecek maksimum doz bellidir. Hastanın farklı bölgelerine uygulama yapılması gerekir ise; o zaman her bölgeye farklı günlerde uygulama yapılmalıdır. Bölgeler arasında birkaç gün ara verilerek uygulanan ilacın vücuttan uzaklaşmasına süre tanınmalıdır.

Bu yöntem gebelere, anne sütü verenlere, 18 yaşından küçük olanlara, kronik hastalığı olanlara önerilmemektedir. Kronik hastalıkların yarattığı genel problemlerin dışında yağ metabolizmasını etkileyecek bir müdahale yapıldığından, bu işlem kronik hastalıkları artırabilir. Ayrıca ilaç karaciğerde metabolize edilip böbreklerden atıldığından karaciğer ve böbrek yetmezliği olanlarda bu yöntem önerilmemektedir. Ayrıca her ilacın alerjik reaksiyon riski vardır. Kumadin, heparin gibi kan sulandırıcı ilaç kullananlarda bu işlemi gerçekleştirmek güvenli değildir. Ciltaltı kanamalara ve morlukların oluşmasına neden olabilir. Diyabeti ve periferik dolaşım bozukluğu olan kişilere de önerilmemektedir. Bazı otoimmün hastalığı olan hastalarda (bağışıklık sisteminin kendi hücrelerine saldırdığı hastalıklarda) önerilmemektedir. Kemoterapi alan, son 6 ayda steroid kullananlarda tercih edilmemektedir. Ayrıca kilo vermek için bu yöntemi isteyenlere uygulanmamaktadır; bu yöntem zayıflatma için uygulanan bir teknik değildir.

İlk uygulamadan sonra uygulanan bölgeleri arı sokmuş gibi kaşıntı, kızarıklık, hafif şişlik oluşabiliyor. Karın ve bacaklarda bu durum daha iyi tolere edilebilse de yüze veya çeneye uygulama yapılıyorsa hastaların daha dikkatli takip edilmesi gerekmektedir. Kızarıklık, işlemi takip eden gün içinde kaybolmakta, şişliğin inmesi ise birkaç günü bulabilmektedir. Hasta iki hafta içinde gözle görülen düzelmeyi fark etmekte, uygulamanın nihai etkisi ise 4-8 hafta içinde gelişmektedir. Lokal kan akımını artırmak faydalıdır. Bu sebeple aktif egzersiz ve masaj uygulanması yöntemin başarısını artırır.